27 Ocak 2014 Pazartesi

EVDE YOĞURT NASIL MAYALANIR / EV YAPIMI YOĞURT

Paketlenmiş gıdalara karşı olduğumu biliyosunuz o yüzden oğluma hazır yoğurt yedirmedim hiç, birde evde mayalamak mümkünken neden hazır yedirelim değil mi.

Yoğurt mayalama işleminin her yöntemini denedim en güzel sonucu veren bu gördüğünüz 1 kg.lık kavanoz oldu :)




Malzemeler

1 kg. keçi sütü ( bulamıyorsanız güvenilir bir yerden temin ettiğiniz inek sütü) 
1 yemek kaşığı daha önce mayaladığınız yoğurttan ayırdığınız yoğurt mayası
(ilk kez mayalıyorsanız hazır yoğurt mayası alabilirsiniz) ( hazır yoğurt değil)
1 kg.lık kavanoz ve sarmak için kalın bir örtü
son olarak tutmak için 4 saat zaman :)



Hazırlanışı
Önce yoğurt için yer hazırlıyorum, sallanmayacak dokunulmayacak bir yer olması şart, örtümü seriyorum üzerine kavanozu yerleştiriyorum...
  • Sütü en az 5 dk. en fazla 8 dk. kaynatıyorum ( uzun süre kaynatmak prebiyotiklerin yok olmasına sebep olur)
  • Kaynamış sütü kavanoza döküyorum buharının çıkmasını bekliyorum
  • Serçe parmağımı süte batırıyorum çok yanmayacak sıcaklıkta olunca yani dayanabileceğim sıcaklıktaysa yoğurt yapımına başlıyorum
  • Mayaya biraz sıcak süt döküyorum çatalla iyice çırpıyorum hiç topak kalmayacak şekilde çırptıktan sonra süte ekliyorum
  • Tahta kaşığın arkasıyla sütü bir kez hafifçe karıştırıyorum 
  • Kavanozu ince tülbentle örtüp kapağını kapatıyorum ve örtüyü iyice sarıyorum
  • Yaz aylarında 4 saat Kış aylarında ortama ve havaya göre 4 ila 6 saat arasında beklettikten sonra üzerini ve kapağını açıyorum 1 saatte öyle bekletiyorum
  • Daha sonra tülbenti tekrar yerleştirip kapağını kapatıyorum ve buzdolabına kaldırıyorum
  • 1 gün buzdolabında beklettikten sonra oğluşuma gönül rahatlı ile yediriyorum
  • Ve 3 gün içinde tüketiyorum 

İşte bu kadar kolay. :) 

Sevgiler


MERAK ETTİĞİM KONULARDAN BİRİ; KAVANOZ MAMALAR

Kürşad ek gıdalara 4. ayında başladı ve ben güne kadar hiç bir şekilde kavanoz mama yedirmedim, bir gün merak edip içeriğine baktım;


  • katkı maddesi içermez
  • gluten içermez
  • ilave şeker içermez
  • koruyucu madde içermez
  • dalından taze koparılan meyvelerle ( sebzelerle) özenle el değmeden yapılmıştır
Bir gün organik bir markanın Elma armut püresini aldım sırf meraktan ve kavanozu beğenmemdi sebebi :)
Tabiki Kürşad'a yedirmedim,tadına baktım çok ekşiydi ne elma tadı alabildim ne armut tadı, püreyi lavabonun boruları yedi bende kavanozu güzelce süsleyip değerlendirdim :)

Peki Siz bu katkı maddesi içermeyen kavanozları alıyormusunuz? 






Sütlaç ne ile yapılır? pirinç, süt ve şeker ile değil mi? Peki bu kavanozun içindeki Sütlaç ise rengi neden bu renk, bu ne renk sütlaca bu rengi veren nedir?

*****

Tavuk kavanoza nasıl girer? Girer de kavanozda ve dolapta saklanmayan,market raflarında yer alan bu kavanozun içinde tavuk nasıl bozulmuyor nasıl kokmuyor? 
''Pişmiş tavuk eti buzdolabının rafında en fazla 4 gün saklanmalıdır''


******


Peki ya bu kavanozun içindeki Üzümhangi renk miş acaba, beyaz mı, peki ya muz nasıl kararmadan duruyor bu kavanozda


*****

 A A oda ne Etli yemekler birde Balık mı o, bu kadarı da olmaz dediğim bu kavanozları görmesem daha iyiydi ne olur bunu yediriyorum demeyin bana

''Pişmiş Kıyma Buzdolabının rafında saklanmamalı hemen tüketilmelidir''

 Kırmızı et pişirildikten sonra buzdolabında kalırsa zararlı bakteriler üretir

''Pişmiş Balık Buzdolabının rafında en fazla 2 gün saklanır''



Benim daha merak ettiğim çok şey var bu konularda ama önce sizlere sormak istiyorum bir anne kavanoz mamayı çocuğuna neden yedirir?


25 Ocak 2014 Cumartesi

İRMİKLİ BEBEK BİSKÜVİSİ


Malzemeler

2 çay bardağı tam buğday unu
1/2 çay bardağı irmik
2 çay bardağı pirinç unu
3 yemek kaşığı tereyağı
1 yemek kaşığı pekmez

Hazırlanışı

  • Tereyağı,un, irmik,pekmez,pirinç ununu karıştırıp hamur haline getirelim
  • Hamurdan parçalar koparıp şekil verelim ve önceden ısıtılmış 170 derece fırında 25 dk. pişirelim

BEBEKLER PAKETLENMİŞ BİSKÜVİ YEMESİNLER  :)





23 Ocak 2014 Perşembe

TAVUK HAŞLAMA



1 Parça Tavuk tava (ızgaralık)
1 patates
1 havuç
1 soğan
1 defne yaprağı (1 yaprak)
zeytinyağı
1 yaş üzeri bebekler için çok az tuz

Hazırlanışı

  • Tavuğu yıkadıktan sonra birde sıcak su ile yıkayalım
  • Tencereye alalım, Doğranmış patatesler,havuçlar ve soğanı ekleyelim
  • Defne yaprağıda ekleyip haşlayalım
  • Haşlandıktan sonra zeytinyağı ekleyelim



Tavuğu ızgaralık seçme nedenim hem yumuşak olması hemde kemiksiz olmasıdır.

BALLI BEBEK BİSKÜVİSİ

Merhaba Anneler, ben Kürşad'a hiç cicibebe veya hazır herhangi bir bebek bisküvisi yedirmedim, neden derseniz daha öncede bahsettiğim gibi paketlenmiş gıdalara oldukça karşıyım. Cicibebenin içeriğindeki yumurta taze mi bayat mı, bu bisküvi nasıl bayatlamıyor vs. diye düşüneceğime bisküvimizi kendim yaparım olur biter değilmi?

Malzemeler

1 çay bardağı süt
2 yemek kaşığı tereyağı
2 yemek kaşığı bal
3 yemek kaşığı pirinç unu
Alabildiğine tam buğday unu




Hazırlanışı

  • Süt, oda sıcaklığında tereyağı ve balı tereyığını ezerek karıştıralım
  • Pirinç ununu ekleyelim yoğuralım
  • Son olarak alabildiğine tam buğday unu ekleyerek ele yapışmayacak yumuşak bir hamur elde edelim
  • Kalıplarla veya elimizle şekiller verip önceden ısıtılmış 160 derece fırında pişirelim


Bu bisküvileri sütte ezerekte yedirebilirsiniz, Kürşad süte batırıp yemeyi çok seviyor :)


OĞLUMUZUN 'WİNNİE THE POOH' TEMALI İLK YAŞ GÜNÜ PASTASI



3 günlük bir uğraşıdan sonra ortaya çıkan süper pastamız



Oğlumuz winnie the pooh hayranı falan değil, tam aksine tanımıyor bile, figürleri beğeneceğine emin olduğum için böyle bir tema seçtim


Ve tahmin ettiğim gibi figürleri çok beğendi



Pastadaki her şey el yapımı,kek kalıpları hariç hiç bir figür veya süste kalıp kullanılmadı 



Ayıcık WİNNİE


Kaplan TİGGER


Sevimli Eşek EEYORE


Minik pembe domuzcuk PİGLET


Bunlarda ormanın ağaçları, çiçekleri...





Ev yapımı Limonlu keki ve yine ev yapımı kreması ile harika pastamız


Bu pastadan oğluma yedirmedim tabiki :)

19 Ocak 2014 Pazar

MERCİMEKLİ BULGUR PİLAVI (10+AY)


Malzemeler

1 çay bardağı bulgur
1,5 çay bardağı su
2 yemek kaşığı yeşil mercimek
1 soğan
1 yemek kaşığı tereyağı


Hazırlanışı

  • Mercimekleri yıkadıktan sonra haşlayarak başlayalım yemeğimize
  • Soğanları yemeklik doğrayalım bir kenarda kalsın
  • Bulguru iyice yıkadıktan sonra tereyağı ile hafif kavuralım
  • Suyunu ekleyip pişirelim
  • Daha önce haşlanan mercimekleri ekleyelim
  • Bir tavaya çok az tereyağ koyup soğanı soteleyelim ve pilava ekleyelim
  • Pilavı iyice karıştıralım ve yemeye hazır AFİYET OLSUN


KABAKLI YUMURTA (6+AY) (12+AY)



Malzemeler

1/2 küp doğranmış kabak
1/2  rendelenmiş soğan
1 dal ince kıyılmış dereotu
1 yumurta sarısı 6+ay için
1 bütün yumurta 12+ay için
1 tatlı kaşığı zeytiyağı

Hazırlanışı


  • Soğanı zeytinyağı ile hafif soteleyelim, kabağı ekleyip pişirelim
  • Yumurtayı ekleyelim pişmeye yakın dereotunu ekleyelim ve ocaktan alalım

Afiyet olsun :)

17 Ocak 2014 Cuma

KIYMALI SEBZELİ ŞEHRİYE ÇORBASI (6+AY)


Malzemeler

1 havuç
1 patates
1 domates
70 gr kıyma
Göz kararı tel şehriye 
1 tatlı kaşığı zeytinyağı

Hazırlanışı

  • Kıymayı kendi suyunu salıp çekene kadar pişirelim
  • Sebzeleri rendeleyip kıymaya ekleyelim
  • Şehriyeyi de ekledikten sonra yeterince su ekleyip pişirelim
  • Zeytinyağı çorbamız piştikten sonra ekleyelim karıştıralım


Fotoğrafta gördüğünüz çorbada salça yoktur, ev yapımı konserve domatesten dolayı kırmızı renkte görünmektedir :) Bebek yemeklerinde salça ve tuz kullanmıyoruz unutmayın :)


PORTAKALLI KEREVİZ (8+AY)


Biliyorsunuz ki hiç bir meyve pişirildiği zaman vitamin değerini korumaz, tam aksine tüm vitamini gider sadece lezzeti kalır, bende bu yemekte lezzet vermesi amacıyla kullandım, hafif ekşilik ve portakal tadı oğlumun damak zevkine hitap ediyor. 

Kerevizi bebeklerinize 6. aydan sonra yedirebilirsiniz tabi ki allerji yapmıyor ise, ama portakallı yapacaksanız 8. aydan itibaren yedirilmesini tavsiye ederim, portakal asit değeri yüksek bir meyvedir ve çok fazla gaz yapabilir.





Malzemeler

1 adet kereviz
1 adet portakal
1 adet soğan
1 tatlı kaşığı tereyağı veya zeytinyağı


Hazırlanışı

  • Kereviz ve portakalın yarısını minik küpler halinde doğrayalım
  • Soğanı yemeklik doğrayıp yağda çok az soteleyelim
  • Kerevizi ekleyelim, 
  • Yarım portakalın suyunu ilave edip pişmeye bırakalım
  • Kereviz yumuşayınca küp doğranmış yarım portakalı ekleyelim pişirelim
  • Bebeğiniz tüm yiyemiyor ise çatalla ezip verebilirsiniz

AFİYET OLSUN MİNİKLERE

EKŞİLİ TERBİYELİ KÖFTE (11+AY)


 Köfte Malzemeleri
200 gr yağsız kıyma
2 yemek kaşığı pirinç
1/2 rende soğan
2 dal ince kıyılmış maydanoz

Terbiyesi için
1 yumurta sarısı
1/2 limon suyu

Bulamak için
1 yemek kaşığı un
1 dal ince kıyılmış  maydanoz




Hazırlanışı

  • Köfte malzemelerini yoğuralım
  • Bir tepsiye un ve kıyılmış maydanozları yayalım
  • Kıyma karışımından cevizden az büyüklükte köfteler hazırlayıp unlu tepsiye koyalım
  • Köfteleri un ve maydanoz karışımına bulayalım
  • Tencereye kaynamış su ekleyelim buladığımız  köfteleri içine atalım
  • Pirinçler açılınca Köfteler pişmiş demektir
  • Yumurta sarısını bir kaseye ayıralım,limonun suyunuda ekleyip çırpma teliyle çırpalım
  • Kötlerelin suyundan yumurtaya bir kepçe ekleyelim karıştırdıktan sonra köftelerin üzerine dökelim
  • Terbiyeyi döktükten sonra 2 taşım kaynatıp ocaktan alalım
  • Ekşi seven minnaklarınız için limon suyu eklemesi yapabilirsiniz


AFİYET BAL ŞEKER OLSUN YARASIN KUZUCUKLARA




16 Ocak 2014 Perşembe

MERCİMEKLİ SEBZE ÇORBASI (8+AY)


MERCİMEK Vücuda kuvvet ve direnç vermeye, kansızlığa, sinir sistemi ve mideyi rahatlatmaya, anne sütünü arttırmaya, göğsü yumuşatmaya yardımcı olur.


Malzemeler

1 Yemek kaşığı kırmızı mercimek
1 adet havuç
1 adet patates
Süt veya Formül mama

Hazırlanışı

  • Mercimek ve sebzeleri pişirelim, tel süzgeçten geçirerek püre haline getirelim
  • Süt ile kıvamını yumuşatıp bebeğimize yedirebiliriz



Formül mama kullanan bebeklerde Formül mama ile yapılmasını öneririm, eğer bebeğiniz inek sütüne başladıysa inek sütü ile ama tercihen keçi sütü ile de yapabilirsiniz

TERBİYELİ HAVUÇ ÇORBASI (6+AY)



Malzemeler

2 adet rendelenmiş havuç
1 kahve fincanı pirinç
3 su bardağı su
2 domates ( 1 yaş altı ve allerjen bebeklerde kullanmayınız)
1 tatlı kaşığı zeytinyağı


Terbiyesi için

1 çay bardağı yoğurt
1/2 limon
1 yumurta sarısı

Hazırlanışı

  • Havuçları kazıyarak temizleyelim ve rendeleyelim
  • Kaynatılmış 3 bardak suya rendelenmiş havuçları ekleyelim
  • Pirinci bir kaç kez yıkadıktan sonra tencereye ekleyelim
  • Domatesleri rendeleyerek çorbaya ekleyelim ve pişmeye bırakalım
Terbiye Hazırlanışı

  • Yoğurt, yumurta ve limon suyunu çırpma teliyle çırpalım
  • Pişen çorbadan bir kepçe alıp terbiyeye dökelim karıştırdıktan sonra çorbaya ekleyelim 
  • Çorbayı 1 taşım daha kaynatalım ocaktan alalım
  • Son olarak zeytinyağı ekleyip karıştıralım

Miniklere Afiyet Olsun



15 Ocak 2014 Çarşamba

BEBEKLERDE SOĞUK ALGINLIĞI NEDENLERİ VE TEDAVİSİ



Bebekler, diğer hastalıklara oranla soğuk algınlığına veya üst solunum yolları enfeksiyonlarına daha fazla yakalanır.  
Yaşamlarının ilk iki yılı boyunca, çoğu bebek 8-10 defa soğuk algınlığı geçirir. Eğer bebeğiniz bir çocuk yuvasında ise ya da evde okul çağında çocuklar var ise, çocuklar arasında kolaylıkla yayılan soğuk algınlığını bu dönemde daha fazla geçirmesi beklenebilir. Çoğu soğuk alıngınlıkları daha kötü rahatsızlıklara yol açmadan kendiliğinden geçerler.
Virüsler nasıl bulaşır?
Soğuk algınlığı virüslerle meydana gelen bir hastalıktır. Bir hapşırma ya da öksürme bu virüsün direkt olarak bir insandan diğer bir insana geçmesine neden olabiir. Ayrıca, bu virüs aşağıdaki yola dolaylı olarak da yayılabilir:
Bu virüse yakalanmış bir yetişkin ya da çocuk, öksürerek, hapşırarak veya burnuna dokunarak bu virüsü ellerine bulaştırır ve daha sonra sağlıklı bir insanın ellerine dokunur. Bu sağlıklı insan, yeni mikrop kapmış elini burnuna dokundurur ve böylece mikrobik ajanın çoğalabileceği ve olgunlaşabileceği burun ve boğaz bölümüne yerleşmesine yol açar. Bu durum soğuk algınlığı belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açar. Bu döngü yeni hastadan diğerlerine bulaşarak kendini tekrar eder. 


Nasıl korumalısınız?
Eğer bebeğiniz üç aydan daha küçükse, onu soğuk algınlığından korumanın en iyi yolu bu rahatsızlığı taşıyanlardan uzak tutmaktır. Bu, özellikle soğuk algınlığı virüsünün yoğun bir sirkülasyonda olduğu kış aylarındaki en doğru korunma yöntemidir. Yetişkin bir insanda veya büyük bir çocukta hafif geçen soğuk algınlıkları, bebeklerde çok daha ciddi bir şekilde yaşanabilir.

Eğer bebeğiniz üst solunum yolları enfeksiyonuna yakalanmışsa, onu düzenli olarak doktora götürmenize gerek yoktur. Eğer bebeğiniz üç aylık ya da daha küçük ise, hastalığın ilk belirtisinde hemen dokorunuzu aramanız gerekir. Genç bir bebekte, belirtiler yanıltıcı olabilir ve geç müdahalede bronşit ve zatürre gibi ağır hastalıklara dönüşebilir.

Aşağıdaki durumlardan biri görüldüğünde mutlaka doktorunuzu aramalısınız:
  • Bebek sürekli öksürüyorsa
  • İştahı yoksa ve beslenmeyi reddediyorsa
  • Ateşi varsa.
  • Aşırı sinrili görünüyorsa
  • Alışılmışın dışında uykulu görnüyorsa veya uyanmakta güçlük çekiyorsa
Tedavisi
Soğuk algınlığının genel bir tedavisi maalesef yoktur. Bakteriyel enfeksiyonlarla mücadele için antibiyotikler faydalıdır ancak virüsler üzerinde bir etkiye sahip değildir. Bu yüzden yapacağınız en iyi şey çocuğunuzu olabildiğince rahatlatmaktır. İyi dinlendiğinden ve daha fazla sıvı aldığından emin olmalısınız. Eğer ateşi varsa, Acetaminophen veya ibuprofen verebilirsiniz. Ibuprofen, 6 aylık ya da yaşı daha büyük çocuklarda kullanılabilir. Ancak, ibuprofen dehitratasyon yaşayan (vücudun susuz kalması) ve devamlı kusan çocuklara kesinlikle verilmemelidir. Mutlaka çocuğunuzun yaşına uygun dozda ilaç kullandığınızdan emin olmanız gerekir. Doktorunuza danışmadan soğuk algınlığı için başka bir ilaç kesinlikle kullanmayın. Doktor kontrolünde olmayan tedaviler solunum yollarının sık sık kurumasına veya burun salgısının daha yoğun olmasına yol açar. Ayrıca bu tür tedavilerin uyuklama, uyuşukluk gibi yan etkileri de vardır.

Öksürük ilaçları, öksürük ve soğuk algınlığı için uygun preparatlar, doktor onayı olmadan kesinlikle 3 yaş altındaki çocuklarda kullanılmamalıdır. Öksürük, alt solunum yollarının balgamdan temizlenmesini sağlayan koruyucu bir mekanizmadır ve genellikle öksürüğü önlemek için bir sebep yoktur.

Eğer bebeğiniz burun tıkanıklığından dolayı beslenme sorunları yaşıyorsa, plastik bir burun aspiratörü ile burnunu temizleyin. İlk önce aspiratörün kauçuk pompasını sıkın ve hafif bir şekilde aspiratörün ucunu burun deliklerinden birinin içine yapıştırın ve sonra yavaşça pompayı serbest bırakın. Bu küçük miktarda emme, tıkanık olan burundaki sümüğü burundan çıkaracak, bebeğinizin tekrar rahat nefes almasını ve beslenmesini sağlayacaktır. Bu teknik bebeğinizin ilk 6 ayında iş görecektir, ancak çocuğunuz büyüdükçe, sizin bu yöntemi kullanmanıza engel olmaya çalışacak ve işinizi zorlaştıracaktır.

Eğer bebeğinizin burnundaki salgı çok yoğun ise, doktorunuz tuzlu damlalarla bu yoğunluğu çözmenizi tavsiye edebilir. Sabun ve suyla yıkanmış ve temiz suyla durulanmış bir damlalıkla beslenmeden 15-20 dakika önce her bir burun deliğine tuzlu damlalardan ikişer damla damlatın. Ve hemen yukarıda anlatılan şekilde burun aspiratörünü kullanın. Hiçbir zaman içerisinde tıbbi ilaçlar bulunduran burun damlaları kullanmayın. Sadece normal tuzlu burun damlaları kullanın.

Bebeğiniz soğuk algınlığına ya da üst solunum yolları enfeksiyonuna yakalandığında odasına bir soğuk buhar makinesi koymanız, burun salgısının daha akıcı olmasını ve bebeğinizin daha rahat hissetmesini sağlayacaktır. Daha iyi faydalanabilmesi için buhar makinesini çocuğunuza yakın yerleştirmelisiniz. Makinede oluşan bakteri ve küften meydana gelebilecek bulaşıcı hastalıkları önlemek için buhar makinesini her gün aralıklarla temizleyip kurutmanız gerekir. Soğukalgınlığı gibi durumlarda sıcak su buharı üreten makineler kullanmanız tavsiye edilmez. Bu makineler çeşitli yanıklar meydana getirebilirler.

Kaynak:
American Academy of Pediatrcis Web Sitesi www.aap.org
"Caring for Your Baby and Young Child: Birth to Age” kitabından alınmıştır.

14 Ocak 2014 Salı

ROTA VİRÜSÜ HAKKINDA HERŞEY

Rota Virüsü Enfeksiyonu Nedir?

Rota virüsü bir tür enfeksiyonu akut başlangıçlı ishal hastalığıdır. Çoğunlukla bebeklerde ve 5 yaşına kadar ki çocuklarda görülmektedir. Semptomları arasında en belirgin olanları kusma, ateş, su kaybı, halsizlik baş göstermektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde görülmekte olan bu tehlikeli virüs çok sayıda bebek ve çocuğun ölümüne neden olmaktadır. Ülkemizde de uygulanmakta olan rota virüsü aşısı ile hastalığın önüne geçmek mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti tarafından aşı takvimine bağlı bulunmayan bu aşı ücretsiz olarak yapılmamaktadır. Sağlık ocaklarında veya devlet hastanelerinde yapılmayan bu aşı ancak özel hastanelerinin çocuk hastalıkları bölümündeki doktorlar tarafından yapılmaktadır.

Rota Virüsü Belirtileri

Rota virüsü daha çok karın ağrısı, kusma, kilo kaybı gibi belirtiler gösterir ve devamında ishal nükseder. Çocuklar rota virüsüne daha çok mayıs ve haziran aylarında yakalanırlar ama bu diğer aylarda bu virüsün mağduru olmayacakları anlamına gelmez. Rota virüsü enfeksiyonu yılın tüm aylarında çocuklarda görülebilir. Rota virüsü bebek ve çocuklarda 3-8 gün arası bir süre yoğun sulu bir ishale neden olur. Bu süreç içerisinde bebek ve çocuklar hızla kilo kaybedebilir. Rota virüsünün kötü bir yönü de bulaşıcı olmasıdır. Hastalık bebek ve çocuklardan yetişkinlere geçebilmektedir. Özellikle çocukla yakın temas içerisinde olan ebeveynleri bu risk grubu içerisinde en başta yer almaktadır. Rota virüsü enfeksiyonu bebek ve çocuklarda bir seferden fazla yaşanabilmektedir. Yani tekrarlayabilen bir rahatsızlıktır. Yalnız ilk rota virüsü bulaştığı süreç çok daha ağır geçmektedir. Tüm bunlara ek olarak rota virüsü bebeklerde çok daha ağır geçmektedir.

Rota Virüsü Nasıl Bulaşır?

Rota virüsü enfeksiyonuna yoğun bir şekilde maruz kalmış bebek ve çocuklardan enfeksiyon diğer bebek ve çocuklara hatta yetişkinlere geçebilir. Gıda yoluyla, rota virüsü bulunan bir bebek veya çocuğun dışkısına yakın temas ile solunum yoluyla bulaşabilmektedir. Rota virüsünden korunmanın en temel nedeni hijyendir. Hijyen kurallarına sonuna kadar bağlı kalınmalıdır.

Rota Virüsü Aşısı / Gerekli mi, Değil mi?

Rota virüsü aşısı hastalıktan korunmanın en temel yollarındandır ve hiçbir yan etkisinin bulunmadığı Türkiye ve dünya’da birçok çocuk doktoru tarafından tasdikleşmiştir. Rota virüsü aşısı devlet aşı takvimine alınmamış o zaman demek ki gerek yok diye düşünmeyin. Aşı ülkemizde yeni uygulanmaya başladı. Geçmiş yıllarda rota virüsü aşısı gibi farklı aşılarda devlet tarafından aşı takvimine bağlanmamışta fakat daha sonra aşı takvimine alındı ve şuanda ücretsiz olarak yapılıyorlar. Hastalığın önlenmesi adına bir hayli önem arz eden rota virüsü aşısını yaptırarak hastalığın bebek veya çocuklarınıza bulaşmasının büyük oranda önüne geçmiş olursunuz.

Rota Virüsü Aşısı Ne Zaman Yapılır? Kaç Doz Verilir?

Rota virüsü aşısı çocuklara bebekken yapılmalısı gerekir. Bebeklerde rota virüs aşısı 2 aylık periyotlarla 2 veya 3 doz olarak yapılır. Aşı ağız yoluyla yapılır ve bebeğe şırınga ile verilir.


Rota Virüsü Tedavisi Nasıldır?

Rota virüsü tedavisiyle kusma, ishale bağlı ortaya çıkabilecek dehidratasyonun önüne geçilmesidir. Kusma ve ishal önleyici çeşitli ilaçların hastalığın tedavisinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Rota virüsü enfeksiyonuna yakalan bebek ve çocukların beslenmelerine devam ettirilmesi gereklidir. Bu süreçte beslenme az ve sık olarak düzenlenmelidir. Bebek yada çocuklarınıza bu dönemde az yağlı gıdalar verilmeli, özellikle anne sütü ile beslenme kesinlikle devam ettirilmelidir. Anne sütüyle beslenen bebekler anne sütünden geçen antikorlar sayesinde rota virüsü enfeksiyonunu çok daha hafif bir şekilde atlatırlar.

UYKU ZAMANI SAVAŞÇISI



 Evet şimdi sizlere bahsedeceğim savaşçı minik oğlum Kürşad. Kürşad doğduğu günden bu yana çok uyuyan bir bebek olmadı, düzenli uyku saatlerimiz olmadı. Ben bunu yaptığım hatalara bağlıyorum, bakın bakalım hatalarım nelermiş ;


  • Sevmeye doyamamak:  sürekli kucağıma alıp koklamak kucaktan bırakmamak
  • Pimpirikli olmak : Baş ucundan ayrılmamak, nefes alıyormu diye kontrol etmek
  • Gereksiz Endişe: Bilirubin değerinin normal kalması için saatte bir uyandırıp emzirmeye çalışmak
  • Heyecan: Gık der demez kucağa alıp susturmaya çalışmak
  • Özlemek: Gece uykusunda bile kucağa alıp sevmek

Evet ben bunları yaptım.Görmemişin bir çocuğu olmuş :) 

Kürşad 3 ay durmaksızın gaz sancısı çekti,ne yaparsak yapalım fayda etmedi, gazından dolayı uyuyamadı ve uyutmadı, büyüdükçe de bunu alışkanlık halinde getirdi. Sallayarak uyutmaya alıştırmayalım dedik ama bu mümkün olmadı, gecemiz gündüzümüz uykusuz geçiyordu ve sağlıksız düşünerek sallamaya alıştırdık.Önce dizimde sallayarak uyuttum, biraz daha büyüdükten sonra ayağımda sallayarak uyutmaya başladım ve başlıkta bahsettiğim SAVAŞ böylece başlamış oldu.

Kürşad'ın ayakta sallanarak uyuması tam 2 saati buluyor, bu 2 saatte 7-8 kere kalkmaya çalışıyor, yürümeye başladığından bu yanada kalkıp kaçıyor. Bu 2 saat içinde her şaklabanlığı yapıyor, gözleri kıpkırmızı olsa da, artık ayakta duracak hali kalmasa da uyumamak için direndikçe direniyor. Haliyle bu 2 saat bizim uykuyla savaşımız oluyor.

Hal böyle olunca Kürşad 7 aylıkken çok severek takip ettiğim bebek yapım bakım onarım adlı blog dan öğrendiğim uyku eğitimi ni uygulamaya karar verdim. Uyku eğitimimizin 3. gününde kazanan ben olmuştum, artık Kürşad kendi kendine uyuyor ve ben yorulmuyordum. Maalesef bu dönem çok kısa sürdü,oğlum  diş çıkarıyordu,huzursuzdu ve tüm huyu değişti,Kürşad gitti yerine başka bir Kürşad geldi ve uyku eğitiminden kazandığım rahatlık 1 ay sonra sona ermişti. 

Ne mi yaptık? Tabiki Savaşmaya daha kuvvetli bir şekilde yeniden başladık. Uyku eğitimini tekrar tekrar denememin de bir faydası olmayınca hala savaşmaya devam ediyoruz. 

Bu yazdıklarımdan sonra sizlere önerilerde bulunmayacağım çünkü anlatmak istediklerimin hemen hemen hepsini çok iyi anlayabildiğinizi biliyorum :)

Umarım benim yaptığım hataları yapmıyorsunuzdur ve umarım anne adayları bu hatalara düşmez. 



SEVGİLER


13 Ocak 2014 Pazartesi

ISPANAKLI SEBZE ÇORBASI (TAVUK SUYU İLE) (8+AY)


Malzemeler

1 su bardağı tavuk suyu
1 soğan
1 patates
1 havuç
1 diş sarımsak
4 dal ıspanak
2 adet taze(yeşil) fasulye 
Yaklaşık 1 tatlı kaşığı zeytinyağı





Hazırlanışı

  • Tüm sebzeleri iyi temizledikten sonra doğrayalım
  • Tavuk suyu ve az miktarda sıcak su ekleyerek pişirelim
  • Pişen çorbamızı ocaktan alıp 1 tatlı kaşığı kadar zeytinyağı ekleyelim
  • Eğer bebeğinizin yutma refleksi gelişmiş ise çatalla ezerek, gelişmemiş ise süzgeçten ezerek geçirerek yedirebilirsiniz.


MİNİKLERE VİTAMİN OLSUN


ÖKSÜRÜĞÜ DİNDİRMENİN PRATİK VE DOĞAL YOLLARIDA VARDIR

    


 Biz annelerin en büyük sorunlarından biridir öksürük. Oğlum 15 güne yakın kurtulamadı öksürükten. 1 yaş altı olduğu için bitki çayları veya bal kullanmadık onların yerine bir kaç küçük dokunuşlarla öksürüğü dindirmeye çalıştık.


  1. Bol bol su içirerek balgamın sökülmesine yardımcı olduk
  2. Yün ve pelüş ürünleri kullanmadık uzak tutmamaya çalıştık
  3. Yastığını yükselttik
  4. Yattığı odayı 3 saatte bir havalandırdık ve hatta havanın soğuk olmadığı zamanlarda pencereyi çok az aralık bıraktık
  5. Evimizde kalorifer olmadığı için ısıtıcının üzerine su dolu kap koyarak odayı nemli tutmaya çalıştık, eğer kaloriferli bir evde olsaydık aynı işlemi peteklere ıslak havlu koyarak ta yapabilirdik
  6. Burnunu sık sık serum fizyolojik ve aspiratörle zedelememeye özen göstererek temizledik
  7. ASLA ve ASLA ilaç kullanmadık.





TELEVİZYONU BAKICI OLARAK GÖRMEMELİYİZ

         


 Çocuğnuzu özenerek yaptığınız sebze çorbasını içsin, durmaksızın ağlıyorsa bir an önce sussun, işlerinizi bitirene kadar oyalansın veya misafir gelecek evi dağıtmasın diye televizyonu kurtarıcı olarakmı kullanıyorsunuz?
O halde bugün beyaz ekranın karşısında saatlerce oturttuğunuz çocuğunuz; ileride miskin, asosyal,konuşamayan, yeme bozukluğu ve iletişim eksikliği olan, yaratıcılıktan uzak ve odaklanamayan biri olarak karşınıza çıkarsa sorumlusunu uzaklarda aramayın!


             Televizyon 3 yaş altı çocuklarda konuşma becerisini zedeleyip,iletişim, öğrenme ve konsantrasyonu olumsuz yönde etkileyip, dikkat dağınıklığına yol açması nedeniyle Nöroloji doktorları tarafından önerilmiyor.
Oyun sırasında arka planda televizyonun açık olması bile çocuklarda dikkat dağınıklığına neden oluyor. Bu demek değilki 3 yaşından sonra televizyonu rahatlıkla izleyebilir, hayır izleyemez neden mi? Televizyon 6 yaşından büyük çocuklar için de tehlike yaratıyor; 6 yaşından küçük çocuklar izlediklerinin gerçek olup olmadığını anlayamaz ama 6 yaşı geçtiğinde herşeyi bilinç altına yerleştiriyor ve gördüklerini ayırt  ederek televizyonda star gördükleri kişilerden etkilenip şekillenebiliyorlar. Yani anlayacağınız üzere 6 yaş üstü çocuklarda televizyon sınırlandırılmalı her program izlettirilmemelidir.


****************************


Dikkat ediyormusunuz hemen hemen tüm reklamlarda çocuk oyuncular var, neden varlar neden her reklamda bir çocuk oyuncu var? bunu çocuğum olmadan önce hiç düşünmemiştim,çünkü hiç dikkatimi çekmemişti.Akşam televizyon karşısında oturup dizilerimi izlemeye çalışırken, 1 yaşındaki oğlumun sadece çocuk sesi duyduğu reklamlara dönüp ilgiyle bakmasına çok kez şahit oldum. Çocukların dikkatini hem televizyona hemde satıştaki ürüne dikkat çekme amacıyla yapılan reklamları kendimce kınıyorum. Bu yüzden ister 3 yaş altı ister 6 yaş üstü isterse 15 yaşında olsun çocuğumun o reklamlardan dolayı isteklerinin artacağını ne yazıkki biliyorum.




TELEVİZYONU KURTARICI OLARAK GÖREN ANNELERE..

3 yaş altı çocuklara televiyon izlettirilmesi
  1. Çocukların konuşma becerisini olumsuz etkiliyor
  2. Dikkat dağınıklığına neden oluyor, odaklanmayı bozuyor
  3. İletişim kurma yeteneğini zayıflatıyor ve asosyalleştiriyor
  4. Kelime dağarcığını daraltıyor
  5. Beyin nöronlarını ve nöronların bağlantılarını öldürüyor
  6. Konuşma, yazma ve düşünmeyi olumsuz etkiliyor



6 yaş üstü çocuklara televizyon izlettirilmesi

  1. Reklamların etkisinde kalıyorlar, söylenenlerin doğruluğuna inanıyorlar ve gördükleri şeyleri aldırmak istiyorlar.
  2. Şiddet sahneleri izlerken şiddetin yararlı olabileceğini düşünebiliyorlar çünkü izledikleri kahraman onlara göre gerçek bir kahraman halini alıyorlar
  3. Televizyonda korkuya maruz kalan çocuklarda kısa ve uzun vadeli uyku bozuklukları görülebiliyor ve çeşitli hayvan ve böceklerden korkmaları gerektiğini zannedebiliyorlar.

12 Ocak 2014 Pazar

BEBEK BESLENMESİNDE ANNE SÜTÜNÜN FAYDALARI VE AY AY BESLENME TABLOSU

Bebek Beslenmesinde Anne sütünün Yararları
Kaynak : www.ailehekimligi.gov.tr



       
Anne Sütünün Yararları
Her zaman sterildir, ısı derecesi idealdir.
Besin ögesi bileşimi bebeğin gereksinmelerine uygundur.
Koruyucu etmenleri içerir.
Sindirime yardımcı aktif enzimler içerir (yağ sindirimi için lipaz)
Enfeksiyonu önleyen ögeler içerir
Hormonlar ve büyümeyi sağlayan ögeleri içerir
Anne sütü alan bebeklerde solunum yolu ve mide-barsak enfeksi­yonları daha az görülür.
Anne sütü verilmesi orta kulak iltihabı riskini azal­tır.
Anne sütü çene ve diş gelişimini sağlar.
Bazı kronik hastalıkların oluşma riskini azaltır (tip I diyabet, çölyak hastalığı, obezite, koroner kalp hastalığı gibi).
Alerjiye karşı koruyucudur ve bebeği pişikten ko­rur.
Bebeğin ruhsal, bedensel ve zihinsel gelişimine yardımcı olur.
Ucuzdur, hazırlama sorunu gerektirmez.
Anne ve bebeği arasındaki duygusal bağı güçlendirerek sevgi dolu bir ilişkiyi kolaylaştırır.
Annenin sağlığını korur. Emziren annelerde göğüs kanseri, yumurta­lık kanseri, kemik erimesi ve kansızlık (anemi) oluşumu azalır. Anne sütü uterusun eski haline dönmesine yardımcı olur, anneyi aşırı kan kaybından korur.



Anne Sütü Verilirken Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Doğumdan sonraki ilk yarım-bir saatte emzirmeye başlanmalıdır. Em­zirme süresince (öncesi ve sonrası) bebeğe hiçbir içecek verilmemelidir.
İlk 6 ayda bebeklere sadece anne sütü verilmelidir. Tamamlayıcı be­sinlere 6 aydan önce başlanmamalıdır.
6 ayın üzerindeki tüm bebekler tamamlayıcı besin almalıdır ve anne sütüne tamamlayıcı besinler ile birlikte 2 yaşına kadar veya daha fazla devam edilmelidir.
Bebeğin aldığı ilk süt (ağız sütü) besleyicidir ve az miktarlarda emme bile süt üretimine yardımcı olur.
Süt üretimini arttırmak için, bebekle anne doğumdan sonra aynı oda­da olmalı ve emme hemen başlamalıdır.
Anne laktasyon dönemine uygun, yeterli ve dengeli beslenmeli, bol sıvı tüketmelidir. Anneye her gün süt, ayran, limonata, şerbet, şekerli taze meyve suları verilmeli, çay ve kahveden uzak durması söylenmelidir.
Annenin dinlenmesi sağlanmalıdır, anneye ruhsal yönden yardımcı olunmalıdır. Bebeği ile tensel temas kurmalıdır.
Anneye özgüven kazandırıcı yakınlık ve ilgi gösterilmeli ve sakinleş­mesi sağlanmalıdır.
Bebekler anne sütü ile beslendikleri dönemde büyüme ve gelişme açısından mutlaka izlenmelidir.


Tamamlayıcı Beslenme
Bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesinin sağlanması uygun besinlerin verilmesi ile olanaklıdır. Anne sütü ilk 6 ay tek başına yeterli olmaktadır, ancak bu dönemden sonra bebeklerin gereksinmelerini tek başına karşıla­yamadığı için bebeklerin beslenme programlarına bazı eklemeler yapmak gerekmektedir. Anne sütünün tek başına süt çocuğunun enerji ve besin öğeleri gereksinmesini tam olarak karşılamadığı dönemde başlayan ve diğer yiyecek ve içeceklerin anne sütü ile birlikte verildiği sürece “tamam­layıcı beslenme” adı verilmektedir. Tamamlayıcı beslenme anne sütünden erişkin birey beslenmesine geçiş dönemi olarak da adlandırılmaktadır. Bu dönemde bebek değişik tat, lezzet ve yapıda besinlerle tanışır. Tamam­layıcı besinler, geçiş besinleri (süt çocuğu için özel hazırlanmış besinler) ve aile yemekleri (ailenin diğer fertlerinin sofrada tükettiği besinler) olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Tamamlayıcı beslenme ile birlikte emzir­menin sürmesi çocuk sağlığı açısından önem taşımaktadır. Uygun zaman­da başlatılan ve kurallara uygun şekilde sürdürülen tamamlayıcı beslen­me, bebeğin bir yaş civarında aile sofrasındaki yiyecekleri tüketebilecek olgunluğa ulaşmasını sağlar.Tamamlayıcı besinlere zamanında başlanmalı, besinler yeterli, güveni­lir ve uygun olmalıdır.


Tamamlayıcı Besinlere Başlama Zamanı
Büyüyen ve giderek hareket yeteneği ar­tan bir süt çocuğunda, altıncı aydan itibaren sadece anne sütü verilmesi, enerji ve besin ögeleri gereksinmelerini tek başına karşıla­yamamaktadır. Altıncı aydan sonra başlanan geçiş besinleri, bebeğin anne sütü ile bes­lenmesinden aile yemeklerine geçişte köprü görevi görür. Tamamlayıcı beslenmenin uy­gulanması gereken dönem 6 aydan sonradır. Altıncı ayda başlanan geçiş besinleri süt çocuğunun değişik tat, lezzet, kıvamda besinlere alışmasını sağlarken, aynı zamanda yeme işlevi ile ilgili sinirlerin gelişimine yardımcı olur.


Tamamlayıcı Beslenmeye Geçiş Zamanına Etki Eden Etmenler Nelerdir?
Bebeklerin katı besinlerle beslenme yetenek­leri, nöromüsküler, sindirim, boşaltım ve savun­ma sisteminin olgunlaşması ile ilişkilidir. Altıncı aydan itibaren bebekler daha güçlü besinleri sin­direbilecek mide-barsak ve sinir sistemi gelişimi­ne ulaşmış olurlar. Bebeklerin tükettik­leri besin türlerine göre ilk 18 aydaki gelişimlerine ilişkin bilgiler verilmiştir.
Bebeğin nöromüskuler gelişimi, onun be­lirli kıvamda yiyecekleri almaya hazır olduğu yaş sınırını belirler. Başlangıçta (6-7. aylarda) besinler yumuşak kıvamda ezme şeklinde ve­rilmeli, 7-8. aylarda püre şeklinde çok pütürlü olmayan besinler ile devam edilmeli ve bebek­teki çiğneme hareketleri ve sıvı içme becerileri izlenmelidir. Püre şeklindeki yiyeceklere bebeğin çiğneme yeteneğinin ka­zanıldığı döneme kadar devam edilmeli, daha sonra (8-12. aylarda) kıvam dereceli olarak (püre kıvamında çatalla ezilmiş besinler) artırılmalıdır. Bu aylarda bebeklerde verilen besini ağızda döndürme becerileri gelişir. Be­bek bir yaşında aile yemeklerini yemeğe hazır duruma gelmeli ve aile sof­rasında yerini almalıdır. Bebeklerin dişlerinin çıkması, çiğneme işleminin başlamasına katkıda bulunmaktadır. Eğer, tamamlayıcı besinin kıvamı be­beğin gelişimine uygun değilse, bebek yeterli miktarda besini tüketemez ya da gereken miktarın çok üstünde alır. Bebeğin katı besinlere geçişi 10. aya kadar geciktirilirse, bu dönemde gelişen beslenme ile ilgili davranış bozuklukları, daha sonraki dönemlerde devam etmektedir. Bu nedenle, yaş ile birlikte besin kıvamının dereceli olarak arttırılması önerilmektedir.


Tamamlayıcı Beslenmeye Erken ve Geç Başlamanın Dezavantajları
Tamamlayıcı besinlere erken başlama ile anne sütü verimi ve anne sütü verme süresi aza­lır.
Tamamlayıcı besinler önemli bir bulaşma kaynağı olduğu için bu besinlere erken başlama ile anne sütündeki koruyucu etmenler daha az alınır. Bu nedenle bebeklerde hastalık görülme oranı ve bu hastalıklara bağlı ölüm riski artar.
Tamamlayıcı besinlerin besin değerleri anne sütüne göre daha düşüktür ve anne sütünün ye­rine geçemezler.
Tamamlayıcı besinlere erken başlama sonucunda anne sütü ile bes­lenme süresinin kısalması, bebeğin anne sütünden yararlanmamasına ne­den olur.
Tamamlayıcı besinlere erken başlanması ve anne sütü ile birlikte aynı öğünde kullanılması anne sütündeki demir, çinko gibi birçok besin öğesi­nin emilimini azaltır.
Tamamlayıcı besinlere erken başlanması sonucu atopik hastalıklar, astım, tip 1 diyabet, alerjik hastalıkların, enfeksiyon hastalıklarının ve özel­likle barsak villus işlevlerinin bozulması riski artar.
Tamamlayıcı besinlere geç başlanması sonucunda ise bebeğin bü­yüme ve gelişmesi duraksamakta, malnütrisyon (kötü beslenme) ve çeşitli vitamin mineral yetersizlikleri oluşmaktadır.
Tamamlayıcı besinlere geç başlanması ile demir ve çinko gibi mikro besin eksiklikleri oluşmaktadır. Çünkü 6. aya kadar bebeğe yeterli mik­tarda demir ve çinko sağlayan anne sütü, bu süreden sonra tek başına yetersiz kalmaktadır.
Ayrıca tamamlayıcı besinlere geç başlama ile bebeğin çiğneme gibi yeme işlevlerinin gelişimi ile yeni tat ve yapıdaki besinlere alışması geci­kir.
Eğer ilk 6 aylık dönemde anne sütü azalıyorsa (yanlış emzirme tek­niği sonucu veya göğüslerdeki sütün tamamen boşaltılmaması sonucu), önce anneye anne sütünün arttırılmasına yönelik eğitim verilmeli, yanlışlar düzeltilmeli ve tamamlayıcı besinlere gereksiz yere erken başlanmamalı­dır
Yaşamın ilk 15 haftasından önce ta­mamlayıcı besinlere geçen çocuklar, 6 aydan sonra tamamlayıcı besinlere geçen çocuklarla karşılaştırıldıklarında, 7 yaşında solunum sistemi bozukluklarının daha sık olduğu (sırasıyla % 21 ve % 10) ve vücut yağlanmasının daha yüksek olduğu (sıra­sıyla % 19 ve % 17) gösterilmiştir.


Tamamlayıcı Besinlerin Yeterliliği ve Uygunluğu
Yaşamın ilk iki yılında hızlı büyüme ve gelişmeden dolayı, süt çocuğunun kilogramı başı­na düşen enerji gereksinmesi çok yüksektir. Günde 500 mL anne sütü alan süt çocuklarda, anne sütü 6 aydan sonra gün­lük enerjinin %31’ini, proteininin %38’ini, A vitamininin %45’ini ve C vitami­ninin %95’ini karşılamaktadır.

Enerji: Anne sütü ile beslenen bebeklerin enerji alımları 6-8 aylık be­bekler için 413 kkal, 9-11 aylık bebekler için 379 kkal ve 12-23 aylık bebekler için 346 kkal/gün düzeyindedir. Ancak enerji gereksinme­leri 6-8 aylık bebekler için 682 kkal/gün, 9-11 aylık bebekler için 830 kkal/gün ve 12-23 aylık bebekler için 1092 kkal/gün olarak belirlen­miştir. Böylece bu yaş grubu bebekler için ta­mamlayıcı besinlerden alınması gereken enerji miktarları sırasıyla 275 kkal/gün, 450 kkal/gün ve 750 kkal/gün’dür. Eksik olan enerji gereksinmesini tamamlayıcı besinlerden sağlayabilmek için, bu besinler yeterli enerji içeriğine sahip olmalı ve her gün belirlenen sık­lıkla bebeklere verilmelidir. Tamamlayıcı beslenmeye geçen bebeklerde farklı beslenme sıklıkları ve farklı öğün bileşimlerinin toplam günlük enerji alımına etkisini inceleyen klinik çalışmalarda, hem öğünün enerji içeriğinin hem de öğün sayısının bebeklerin toplam enerji alımlarına etkisi olduğu gösterilmiştir.

Kompleks Karbonhidratlar ve Şekerler:
 Bebekler için hazırlanan ta­mamlayıcı besinlerin büyük bir çoğunluğunu tahıllar oluşturmaktadır ve bu besinlerdeki nişasta temel karbonhidrat ve enerji kaynağıdır. Kompleks karbonhid­ratlar ise insan beslenmesinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bitkisel besinler nişastanın yanında posa (nişasta olmayan polisakka­ritler) ve lignin de içermektedir. Bu besinler ince barsakta tamamen sindirilmeden kolo­na ulaşırlar ve kolondaki mikroflora (anaero­bik bakteriler) tarafından fermentasyona uğrarlar. Kolondaki bakteri florası ve fermentasyon sonucu oluşan kısa zincirli yağ asitleri modeli bebeklik dönemi süresince değişmektedir. Yapılan çalışmalarda bu besinlerin sağ­lık için gerekli olduğu gösterilse de, çocukların ince barsaklarında ne tür bir etkilerinin olduğunun tam olarak bilinmediği saptanmıştır.
Prebiyotik olarak adlandırılan oligosakkaritler (özellikle frukto ve ga­lakto oligosakkaritler) bifidobakterilerin üremesini arttırılar. Anne sütün­de doğal olarak oligosakkaritler bulunmaktadır ve bu oligosakkaritler ve diğer kompleks karbonhidratlar, kolonik mikroflorayı düzenlerler ve fer­mentasyon ürünlerinin yararlı biyolojik etkilerinden dolayı prebiyotik etki gösterirler.
Hem in vivo hem de in vitro olarak tamamlayıcı besinlerin içerdiği ni­şasta ve diğer kompleks karbonhidratların sindirim fizyolojilerini anlamak için daha fazla çalışma yapılmasına gerek duyulmaktadır.

Protein ve Amino Asitler: Tamamlayıcı beslenme esnasında protein gereksinmesini karşılamak oldukça zordur. Protein gereksinmesi (top­lam protein ve g/kg vücut ağırlığı) erken bebeklik döneminde, 6-12 aylar arasındaki bebeklere göre daha yüksektir. Güvenilir alım düzeyi 6-9 aylık bebekler için 1.09 g/kg, 9-12 aylık bebekler için 1.02 g/kg ve yetişkinler için 0.8 g/kg’dır. Enerji gereksinmesi ise 9-12 aylık bebekler için 89 kkal/kg düzeyindedir. Buna göre 9-12 aylık bir bebek için enerjinin proteinden gelen oranı % 5 civarındadır. Bu düzey anne sütündeki proteinin enerjiye oranına karşılık gelmektedir. Altı ay boyunca sadece anne sütü alan be­beklerde protein gereksinmesi karşılanmaktadır.

Böbrek Solüt Yükü: Osmolalite 1 kg çözücü içerisinde dağılmış hal­de bulunan osmotik yönden aktif partiküllerin miktarını (mOsm/kg) gös­terir. Serumdaki osmotik yönden aktif moleküller, glikoz, kan üre azotu (BUN), katyonlar ve anyonlardır. Serum osmolaritesi 275-295 mOsm/l’dir. Endojen veya diyet kaynaklı olan ve böbrekler tarafından atılan solütle­rin toplamı “Böbrek Solüt Yükü” olarak adlandırılmaktadır. Yüksek enerjili diyetlerde düşük sıvı alımı, ateşte olduğu gibi anormal derecede su kay­bı, çevre ısısının yüksek olması, diyare, böbrek hastalıkları, protein enerji malnütrisyonu ve bazı hastalıklarda böbrek solüt yükü artmaktadır.

Yağlar ve Yağ Asitleri: Yağlar küçük çocuklarda temel enerji kaynağıdır. Anne sütündeki yağ oranı enerjinin % 40-55’i kadardır, oysa tamamlayıcı besinler karbonhidratlardan zengin oldukları için yağ miktarları düşüktür. Tamamlayıcı besinlere başlanması ile enerjinin yağdan gelen oranı önem­li düzeyde azalmaktadır. Bebeklerde düşük yağlı diyetlerin uygulanması ile yağda eriyen vitaminlerde, çoklu doymamış yağ asitlerinde ve enerji metabolizmasını düzenleyen diğer antioksidantlarda yetersizlik görülebil­mektedir. Küçük çocuklarda toplam yağ alımının daha sonraki yaşlarda kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi için önemli olduğunu gösteren çalışmalar olmakla birlikte, diğer bazı çalışmalarda da sadece toplam yağ alımının değil doymuş ve trans yağ asitleri alımının azaltılmasının lipopro­tein metabolizması üzerine olumlu etkilerinin olacağı gösterilmiştir
Toplam yağ alımı yağda eriyen antioksidant vitaminlerden E vitamini alımı ile de ilişkilidir. E vitamini dolaşımdaki kolesterol ve düşük dansi­teli lipoproteinlerin oksidasyonunu önlemekte, uzun dönemde kardiyovasküler hastalık riskini düşürmektedir. Epidemiyolojik çalışmalarda 1920’li yıllarda doğan ve ya­şamın ilk yılı süresince düşük yağ ve enerji alımından dolayı büyüme ve gelişme geriliği gözlenen bireylerin daha sonraki yaşamlarında, kardiyo­vasküler mortalite riskinin arttığı gösterilmiştir. Ancak yağ alımının arttırıl­ması daha sonraki yıllarda obezitenin gelişmesine katkıda bulunmakta­dır.

Vitamin ve Mineraller: Tamamlayıcı besinlerde bulunan vitamin ve mi­nerallerin yeterli olup olmadığı tüketilen miktarına ve biyoyararlılığına bağ­lıdır. Gelişmekte olan birçok ülkede tahıllar ve nişasta içeren kök ve yumru sebzeler tamamlayıcı besin olarak kullanılmaktadır. Bu besinler genellikle çorba olarak kullanılmakta ve kullanılan miktarları az olduğu için enerji , vitamin ve mineral içerikleri düşük olmaktadır. Ayrıca bu besinlerin fitik asit, polifenol ve/veya diyet posası içerikleri yüksek olduğu için vitamin ve minerallerin emilimi engellenmektedir. Demir ve çinkonun biyoyararlılığını etkileyen bazı diyet bileşenleri vardır. Bu nedenle FAO (Besin ve Tarım Ör­gütü) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) önerileri doğrultusunda tamamlayıcı besinler demir ve çinko içeriklerine göre yüksek, orta ve düşük biyoyarar­lılıkta olmak üzere 3 grupta incelenmektedir. Demir ve çinko biyoyararlılığı öğünün hayvansal ve balık protein miktarının, bitkisel protein miktarına oranlanmasına bağlıdır. Ayrıca demirin biyoyararlılığı öğünün C vitamini içeriğine ve ayrıca bazı bireylerde aynı anda tüketilen çay ve kahve oranına bağlı olarak değişmektedir. Çinko için günlük kalsiyum alımı (1 g/gün) ve günlük fitat/çinko oranı (5-15) önemlidir (bu oranın 15’in üzerinde olması çinko biyoyararlılığını etkiler). Rafine olmamış tahıllardan ve kurubaklagil­lerden oluşan tamamlayıcı besinlerin birçoğunda bu oran 15-36 arasında değişmekte ve pirince dayalı tamamlayıcı besinlerde ise bu oranın daha düşük olduğu (yaklaşık olarak 15) bilinmektedir.
Bakır, manganez, selenyum ve iyot gibi elementlerin biyoyararlılığını etkileyen diyet bileşenlerine ilişkin çok fazla çalışma bulunmamaktadır. Hayvansal proteinden zengin tamamlayıcı besinlerde demir, çinko, bakır, selenyum ve iyot gibi bazı eser elementlerin biyoyararlılıkları ve/veya mik­tarları artmakta, fitat/çinko oranları ise azalmaktadır.
Düşük yağ içerikli tamamlayıcı beslenmede, anne sütü ile beslenmeye de son verildiyse, yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K) ve karotenodilerin biyoyararlılığı düşmektedir. Posa özellikle de pektinler gastrik boşalmayı geciktirerek ve misel oluşumunu engelleyerek β-karoten emilimini azalt­maktadır.
Yapılan bir çalışmada 9-12 aylık bebeklerde anne sütü ile birlikte ta­mamlayıcı besinlerin kullanılması ile C vitamini, folat, B12 vitamini ve iyot gereksinmelerinin karşılandığı gösterilmiştir. Ancak anne sütünün yanın­da bu besinlerin kullanılması ile A vitamini gereksinmesinin % 12’sinin, bakır ve riboflavin gereksinmesinin % 25-50’sinin, tiamin, mangan gerek­sinmelerinin % 50-75’inin, niasin, çinko ve demir gereksinmelerinin % 75-100’ünün karşılandığı bulunmuştur. Bu çalışmada tamamlayıcı beslenme­nin eser elementleri yeterli miktarda sağladığı gösterilmiştir.
Özellikle bitkisel kaynaklı besinlerin demir, çinko, kalsiyum gibi mineral içerikleri 6-24 aylık dönemde süt çocuğunun gereksinimlerini karşılaya­mamaktadır. Bazı bebeklerde hayvansal besinlerin diyete eklenmesi ye­terli olmakla birlikte, pahalı olması nedeniyle gelişmekte olan ülkeler için pratik bir çözüm değildir. Altı ile 12 aylık bebeklerin tüketebileceği hayvan­sal besin miktarı, genellikle demir, kalsiyum, bazen de çinko gereksinimini karşılayamaz. Gelişmiş ülkelerde özellikle demir ile zenginleştirilmiş be­sinlerin tüketilmediği durumlarda anne sütü ile beslenen bebeklerin ortala­ma demir alımları yetersiz olabilmektedir. Gelişmiş ülkelerde tamamlayıcı besinlerdeki çinko miktarının da yetersiz olduğu görülmüştür. Gelişmekte olan ülkelerde süt çocuklarına ek olarak vitamin ve mineral verilmesi veya tamamlayıcı besinlerin içerisine eklenmesi önerilmektedir.

Öğün Sıklığı
Tamamlayıcı besinlerin verilme döneminde öğün sayısı besinlerin ener­ji yoğunluğuna ve her öğünde tüketilen miktarlarına bağlıdır. Sağlıklı bes­lenen anne tarafından emzirilen süt çocuğunun tamamlayıcı besinlerden alması gereken günlük öğün sayısı 6-8. aylar arasında 2-3 kez, 9-11. aylar arasında 3-4 kez, 12-24. aylar arasında 3-4 kez olmalıdır. Eğer her öğün­de alınan besinin enerji yoğunluğu düşükse veya bebek emzirilmiyorsa öğün sıklığı arttırılmalıdır. Öğün sıklığının gerekenden daha fazla olması  anne sütünün daha az alınmasına yol açar. Ayrıca fazla miktarda besin hazırlığına, besinin uzun süre saklanmasına, bulaşma riskinin artmasına, güç ve zaman kaybına neden olmaktadır. Bir yaş sonrası çocuğun besin tüketimine göre 5 veya 6 farklı besin verilmesi önemlidir.

Tamamlayıcı Besinlerin Güvenilirliği
Zararlı mikroorganizmalarla bulaşmış tamamlayıcı besinler (özellikle besin hazırlanmasında kullanılan su), ishal oluşmasına neden olabilmekte­dir. Bu nedenle 6 ay süresince sadece anne sütü alan bebeklerde, tamam­layıcı besinlerin başlanması ile ishal oluşum sıklığı artmaktadır. Dünyada her yıl 1.8 milyon çocuğun ishalli hastalıklar nedeniyle öldüğü bilinmek­tedir. Besin kaynaklı enfeksiyonlar iştahsızlığa neden olmaktadır. Besin alımının azalması, ishal, kusma malabsorpsiyon ve ateş nedeniyle artan besin öğesi kayıpları bebek ve çocukların immün sistemlerini etkilemekte, büyüme ve gelişmeleri etkilenmektedir. Yapılan çalışmalarda ishalli has­talıkların ve diğer besin kaynaklı enfeksiyonların önemli bir bölümünün ev ortamında besinlerin hijyenik olmayan koşullarda hazırlanması ile oluştu­ğu gösterilmiştir. Besinlerin kontaminasyon kaynakları çeşitlidir. Çiğ besinlerin kendileri kontaminasyonun kaynağıdır. Ayrıca besin hazır­lama ve depolama koşulları çapraz bulaşma riskini arttırmaktadır. Besin kaynaklı enfeksiyon hastalıklarını önlemek için besinlerin tüketilmeden en az birkaç saat önce hazırlanması, patojenlerin üremesine veya toksinlerin oluşumuna uygun olmayan sıcaklık ve nem ortamlarında saklanması, be­sindeki patojenleri azaltmak için yeterli miktarda ısıtılması gerekmektedir. Besinlerin hazırlanmasından önce annenin ellerinin, yemekten önce an­nenin ve bebeğin ellerinin yıkanması uyulması gereken en önemli temizlik kuralıdır. Besinlerin hazırlanması ve sunulmasında temiz kase, bardak, kaşık v.s kullanılmalı, temizlenme güçlüğü nedeni ile biberon kullanılma­malıdır.

Süt Çocukları İçin Uygun Tamamlayıcı Besinler
Bitkisel ve hayvansal kaynaklı çok sayıda besin, tamamlayıcı beslen­mede yer almaktadır. Tahıllar, kök bitkiler, sebze ve meyveler, baklagiller bitkisel kaynaklı besinleri oluştururken; et, karaciğer, balık, deniz ürünleri, yumurta, süt ve süt ürünleri başlıca hayvansal kaynaklı besinleri oluştu­rur.
Süt: Taze inek sütü büyümekte ve gelişmekte olan çocuklar için önemli bir besin kaynağıdır. Ancak, altıncı aydan önce sindirim sisteminde mikro düzeyde kanamalara yol açması, düşük demir içeriğine, yüksek protein ve sodyum içeriğine sahip olması (anne sütüne göre 2-3 kat daha fazla), anne sütünün yerini almaması gibi özellikleri nedeniyle inek sütü bazı ülkelerde dokuzuncu aydan önce önerilmemektedir. Ancak inek sütünün demir ye­tersizliği anemisine neden olmaması için diyetin geri kalanının demir içe­riği ve günlük verilen süt miktarı da önem taşımaktadır. İnek sütü Amerika ve İngiltere’de yaşamın ilk 1 yılından sonra, Kanada ve Danimarka’da 9. aydan sonra, İsveç’te ise 10. aydan sonra önerilmektedir.
Bununla birlikte inek sütü ülkemizde altıncı aydan sonra tamamlayıcı besinlerin hazırlanmasında, küçük miktarlarda kullanılmaktadır. Anne sütü miktarı yeterli düzeyde ise 6. aydan sonra (>500 ml/gün), bebeklere ay­rıca inek sütü vermeye gerek yoktur. Anne sütünün azaldığı durumlarda veya ticari mamaların alınamadığı durumlarda ailenin ekonomik durumu göz önüne alınarak 6. aydan itibaren diğer besinlerle birlikte inek sütü verilebilir. Ancak, inek sütü tek başına, başka hiçbir tamamlayıcı besin verilmediğinde, kansızlık yapabilir. İnek sütünün geç süt çocukluğu döne­minde aşırı tüketimi, bebeklerin yeni tat ve lezzetlere alışmasını ve besin­lerin çeşitlenmesini engeller, yeme işlevlerinin gelişimini geciktirir. Ayrıca, inek sütü demir içeriği ve biyoyararlılığı düşük olması nedeniyle tek başına aşırı tüketilmesi durumunda demir eksikliğine neden olabilir. Bir yaşında bir bebek günde 1 lt süt tüketiyorsa enerji gereksinmesinin 2/3’si sütten karşılanmaktadır. Bu miktarda süt tüketen bebek tek taraflı beslenmiş ola­caktır.

İnek Sütünün;
Olumlu yönleri
Yüksek kaliteli protein içerir
Diyet hayvansal protein içermiyorsa büyümeyi destekler
Bazı besin öğelerinin iyi kaynağıdır (retinol, β karoten, fosfolipidler, riboflavin, fosfor gibi)
En önemli kalsiyum kaynağıdır.
Potansiyel olarak olumlu etkileri olduğu düşünülen peptidleri, konjuge linoleik asidi içermektedir.

 Olumsuz yönleri
Düşük biyoyararlılığıa sahip düşük miktarda demir içerir.
Gastrointestinal kanamalara neden olabilir (geç bebeklik döneminde daha az olmak üzere)
Protein ve bazı mineralleri yüksek miktarlarda içermesi böbrek solüt yükünün yüksek olmasına neden olmaktadır.
Doymuş yağ içeriği yüksektir.
Eğer süt tüketimi fazla olursa bebeğin diyeti tek yönlü olur, iştah azalmasına neden olabilir ve diyette çeşitlilik olmadığı için bazı besin öğelerinde yetersizlik ortaya çıkabilir.
İnek sütünde esansiyel yağ asitleri, C vitamini, çinko ve niasin düzey­leri düşüktür. Düşük yağ içerikli sütler (1.5-1.8 g/1000 ml), bir yaş öncesi (bazı ülkelerde 2-3 yaş öncesi), yağsız sütler (<0.3 g/1000 ml) ise 5 yaş öncesi önerilmez. Yağı azaltılmış inek sütünün enerji, yağ asitleri ve yağda eriyen vitaminlerden A ve D vitaminleri içeriklerinin düşük olması nedeniy­le bebeklerde kullanılması uygun değildir.

Devam Mamaları:
Bebek mamaları gıda maddeleri tüzüğünde “bebek ve süt çocuğunun beslenmesi amacıyla hazırlanıp satışa çıkarılan gıda karışımlarıdır” diye tanımlanmaktadır. 24 Şubat 1968 yılında 12825 sayı­lı yasa ile yürürlüğe giren bu bölümde mamaların: bebek ve çocukların besin öğeleri gereksinmelerini karşılaması, sindirim bozukluklarına neden olmaması ve patojen mikroorganizmaları içermemesi yasal koşullar olarak belirlenmiştir. Bugün çocuk mamaları uluslararası kuruluşların önerilerine uygun olarak hazırlanmaktadır.
Devam mamaları 6. aydan sonra ek besinlere başlanan bebeklerde kullanılan, bu bebeklerin zaman içerisinde değişen enerji ve besin öğele­ri gereksinmelerine uygun hazırlanmış, önemli besleyici özelliklere sahip süt bileşenleridir. Demir, çinko, C vitamini, kalsiyum, fosfor, β-karoten ve elzem aminoasitlerden zengin besinlerdir.

Kaşık Mamaları, Hazır Ek Besinler:
 Altıncı ayın sonundan itibaren ek besinlere geçiş     döneminde kaşık mamaları, bebeklerin günlük diyetlerine eklenmek suretiyle verilen besinlerdir. Çok değişik şekilleri bulunmaktadır (meyveli, sebzeli, tahıllı, sütlü veya karışım gibi). Biyolojik değeri yüksek süt proteinleri ve bitkisel proteinleri, sindirimi kolay bitkisel yağları, suk­rozu en düşük seviyelere indirilmiş karbonhidratları ve biyolojik değeri yüksek süt minerallerini (kalsiyum ve fosfor gibi) ve demir içermektedir. Vitamin ve minerallerle zenginleştirildiği için yemek hazırlama esnasında oluşabilecek kayıplar en aza indirgenmiş olur. Kaşık mamaları ve hazır ek besinler yapay renklendirici, aroma ve katkı maddeleri içermemelidir. Be­beklerde kullanılacak tamamlayıcı besinlerin ev koşullarında taze olarak hazırlanması önerilmektedir. Kaşık mamaları ve hazır ek besinleri özellikle çalışan annelerin çalışma dönemlerinde besin hazırlamada yaşadıklar zor­luklar nedeniyle önerilebilir.

Yoğurt: Laktobasillus bulgaricus, laktobasillus asidefilus ve strep­tokokus termofilus karışımı kültürlerin 40-45 0C’de sütü fermantasyona uğratması sonucu oluşan bir besindir. Yoğurt ile sütün bileşimi arasında fermentasyon sonucu bazı değişiklikler oluşmaktadır. Temel farklılık ise laktoz yoğunluğundadır. Fermantasyon ile sütteki laktozun % 20’si parça­lanarak yoğurtta laktik aside dönüşmektedir. Bu nedenle yoğurttaki lak­toz miktarı süte kıyasla daha düşüktür. Fermantasyon, sıvı şekildeki sü­tün raf ömrünü uzatmakta ve düşük pH oluşturarak mikroorganizmaların üremesini engellemektedir. Laktik asit üretiminin artması ile pH: 3,7-4,3’e çıkar. Yoğurt, kefir, peynir fermente süt ürünüdür. Fermente sütlerin, sıvı süt ile besin içeriği aynıdır. Protein, kalsiyum, fosfor, riboflavin yönünden zengindir. Fermentasyon yoluyla laktoz, glukoz ve galaktoza parçalanır. Düşük pH, “hem” olmayan demirin emilimini kolaylaştırır. Laktobasillus bulgaricus’un barsak mukozasını koruyucu işlevi vardır. Laktobasillus bul­garicus doğal bağışıklamada etkili ve antiviral özelliğe sahip sitokinlerden interferon-α ve β üretimini uyararak hücresel bağışıklığı arttırır.

Peynir: Peynir yapımından sonra laktoz ilk 10 gün içerisinde laktik asi­de dönüşmektedir. Taze tüketilen, yani nem oranı yüksek peynirlerin laktik asit içeriği fazladır (% 2-3 civarında). Sert peynirlerin laktik asit içeriğinin bir bölümü kalsiyum laktat halinde kalır. Yumuşak peynirlerin laktik asit içeriği de özellikle yüzeysel küfler tarafından tüketilmekte ve ileri olgun­laşmada tümüyle yok olmaktadır. Bebek beslenmesinde peynir pastörize sütten yapılmış ve tuzsuz olması koşuluyla, 9. ayda küçük miktarlarda kul­lanılabilir.

Et: Et, önemli miktarda biyolojik değeri yüksek protein ve biyoyararlılığı yüksek demir ve     çinko gibi mineralleri, B6 ve B12 vitaminlerini içerir. Etin yağ oranı enerji değerini arttırırken, besin değerini düşürür. Et daha çok palmitik ve stearik asit gibi doymuş yağ asitlerinden zengindir. Tavuk, hin­di gibi kanatlı kümes hayvanlarının etleri ise koyun ve sığır etine göre daha az yağ, doymuş yağ, kolesterol ve demir ile kırmızı ete göre daha fazla protein, riboflavin, niasin, B6 ve B12 vitamini içermektedir. Etin lifli yapısı, bebekler tarafından tüketilmesini güçleştirdiğinden diğer tamamlayıcı be­sinlerin (sebze püreleri v.s) içinde, kıyılmış ya da küçük parçalara ayrılmış şekilde kullanılmalıdır.

Karaciğer: Çok zengin protein ve mikro besin öğeleri kaynağıdır. Yağ oranının düşük olması, kolay pişmesi, püre haline gelebilmesi dolayısıyla kullanılması nadir önerilen tamamlayıcı besinlerdendir. B12 vitamininin iyi bir kaynağı olan karaciğer, 1 yaşından sonra ve sağlıklı hayvanlardan elde edilmesi koşuluyla az miktarlarda kullanılabilir.

Balık ve Deniz Ürünleri: Balık, biyolojik değeri yüksek protein ve esan­siyel aminoasit kaynağıdır. A, K ve B grubu vitaminleri, fosfor ve çinko kay­nağıdır. Kılçık kısımları ile yenilebilen balıklar iyi bir kalsiyum kaynağıdır. Somon, tuna, sardalya, uskumru, ringa balığı gibi yağlı balıklar yüksek oranda omega-3 çoklu doymamış yağ asitleri içerir ve bu yağ asitleri nöro­motor gelişim için önemlidir. Tuzlu su balıkları iyi bir iyot kaynağıdır.

Yumurta: Biyolojik değeri yüksek protein ve esansiyel aminoasitleri içerir. Büyümekte olan laboratuar hayvanları üzerinde yapılan çalışma­larda yumurta proteinlerinin % 100 oranında vücut proteinlerine dönüşe­bildiği gösterilmiştir. Yumurtada önemsiz miktarda karbonhidrat vardır. Yumurta yağının 1/3’ini doymuş, % 10 kadarını çoklu doymamış, kalanı da tekli doymamış yağ asitlerinden oluşur. Yağlar yumurtanın sarısında bulunur. Yumurtanın sarısı demir, A vitamini ve B grubu vitaminlerden zen­gindir. Alerjik olması nedeni ile altıncı aydan önce önerilmez. Salmonella besin entoksikasyonu riski olduğundan iyi pişirilmeli veya ayarı katı kı­vamda tüketilmelidir. Yumurtanın proteinleri ısı etkisi ile katılaşır. Yumur­tanın akı 60 0C’de, sarısı ise 70 0C’de katılaşır. Normal katılaşmış fakat fazla pişirilmemiş yumurtanın sindirimi kolaylaşır. Besin değerinin yüksek olması ile ucuz ve kaliteli protein kaynağı olması en önemli üstünlüğüdür. Altıncı aydan itibaren yumurta sarısı az miktarlarda başlanmalı ve her gün verilmelidir.Yumurta beyazı alerjen etki gösterebileceği için 8.-9. aylarda başlanabilir.

Tahıllar: Tüm toplumlarda ana besin öğesidir. Buğday, arpa, pirinç, çavdar, yulaf ve mısır başlıcalarıdır. Büyük oranda karbonhidrat (% 65-70) içerirler. Karbonhidrat içeriğinin büyük kısmı ni­şastadan oluşur ve iyi bir enerji kaynağıdır. Başlıca tahıl proteinleri, prolamin (zein), glutelin, globülin ve albümindir. Bu proteinlerin elzem aminoasit örüntü­leri değişiktir. Elzem aminoasit yönünden en denge­siz olanı prolamindir. Prolamin en az pirinçte ve en fazla mısırda bulunur. Tahıllar içerisinde kalitesi en yüksek olan pirinç, en düşük olanı mısır proteinidir. Bu nedenle bebek beslenmesinde tahıl kaynağı olarak hem protein kalitesinin yüksek hem de sindiriminin kolay olmasından dolayı pirinç kullanılması önerilmektedir. Tahılların yağının çoğunluğu embriyo kısmındadır. Tahıllar A ve C vita­minleri yönünden fakirdir. B12 dışındaki B grubu vi­taminlerinden (özellikle tiaminden) zengindir. Tam buğday ununda daha fazla miktarda mikro besin ve daha çok fitat bulunmasına karşılık, rafine unda daha az mikro besin ve daha az fitat bulunur. Nişasta içerisinde vitaminler, mineraller ve pro­tein bulunmadığı saf karbonhidrat kaynağı olduğu için bebek beslenmesinde kullanılması önerilmez.

Kurubaklagiller: Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya, soya fasülyesi vb) çoğu toplumlarda tüketi­len ana besinlerdendir ve tahıllarla birlikte tüketildiğinde önemli bir besin kaynağıdır. Kurubaklagiller olgunlaşmış tohumlar olduklarından protein, “kompleks” karbonhidratlar ve lif içerir. Yağlarının önemli bir kısmı çoklu doymamış yağ asitleridir. En yağlısı soya fasülyesidir. Kurubaklagillerin protein kalitesi düşüktür. Protein kalitesi, % 40-60 arasında değişmekte­dir. Kurubaklagillerin protein kalitelerinin düşük olmasının nedeni kükürtlü aminoasitlerin sınırlı miktarda oluşu ve sindirilme güçlüğüdür. Kurubakla­giller belirli oranlarda tahıllarla karıştırılır ve iyi pişirilirse karışımın biyolojik değeri % 70’e kadar yükselir. Kurubaklagiller aynı zamanda demir, çinko, kalsiyum ve magnezyum bakımından da zengindir. Kurubaklagillerde fi­tatların fazla olması nedeniyle demir ve kalsiyumun kullanılma oranlarının düşük olduğu bilinmektedir. Kurubaklagiller B12 vitamini dışındaki B grubu vitaminlerden ve E vitamini yönünden de zengindir. Bazı kuru baklagiller (kuru fasulye v.s), tripsin inhibitörü olan lektin içerir, bu nedenle suda bek­letildikten sonra pişirilmesi ve kabuğu ayrıldıktan sonra kullanılmaları öne­rilir. Kurubaklagil yemekleri C vitamini kaynakları ile tüketildiğinde demirin biyoyararlılığı yükselir. Kurubaklagillerden soya fasülyesi isoflavon içerdi­ğinden kalp damar hastalıkları ve kanser oluşumuna karşı koruyucudur.

Sebze ve Meyveler: Meyve ve sebzeler, çok sayıda vitamin, mineral, antioksidan ve lif içerir. Önemli bir C vitamini kaynağıdır ve bu özelliği nedeniyle, tahıllar ve baklagiller gibi bitkisel kaynaklı besinlerle birlikte ve­rildiğinde HEM olmayan demirinin emilimini artırır.
Koyu yeşil yapraklı sebzelerde klorofil pigmenti bulunur. Bunlar karo­tenoidler ve flavonoidler açısından, kırmızı renkli sebzeler (kırmızı pancar ve lahana) flavonoidlerden antosayanin pigmentinden, sarı renkli sebzeler (havuç, turunçgiller gibi) karotenoidlerden, beyaz renkli sebzeler (patates, soğan, patlıcan, karnıbahar, elma, armut gibi) ise flavonoidlerden zengin­dir.
Sebze ve meyveler B grubu vitaminleri açısından da zengindir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler; A vitamini, folat, magnezyum, potasyumdan zen­gindir. Turuncu renkli sebze ve meyveler A vitamini yönünden zengindir. Sebzelerdeki vitamin kayıplarını en aza indirmek için, yeneceği veya pişi­rilceği zaman kesilmesi, az suda kısa sürede pişirilmesi, pişirme suyunun dökülmemesi, pişerken soda eklenmemesi ve pişirildikten sonra hemen tüketilmesi gerekmektedir. Sebze ve meyvelerin satın alınırken mevsimine göre seçilmesi uygundur.

Patates: Patates de temel besinlerdendir. Nişastadan zengin olması dolayısıyla enerji sağlar. Proteinden fakirdir. Önemli oranda C vitamini ve tiamin içermektedir.

Meyve Suyu: Taze sıkılmış meyve suları iyi bir C vitamini kaynağıdır. Bitki kaynaklı besinlerdeki HEM olmayan demirin emilimini artırır. Ancak fazla miktarda tüketilmesi anne sütünün yerini almasına ve besin değe­ri yüksek diğer besinlere karşı iştahsızlığa neden olabilmektedir. Sukroz ile birlikte tüketilmesi diş çürüklerine yol açmaktadır. Bu nedenle, meyve suyunun günde 250 ml’den daha fazla tüketilmesi önerilmemekte, C vita­mini kaybını önlemek için taze olarak sıkıldıktan hemen sonra tüketilmesi, sıkıldıktan sonra bekletilmemesi gerekmektedir. Bebeklere ana öğünler­den sonra verilmesi besin biyoyararlılığı açısından önemlidir. Öğünlerde 50-100 ml arasında kullanılması diğer besinlerin biyoyararlılığını arttırır. Bebeklerde ilk başlanacak meyve suyu kış mevsimi için elma, yaz mevsi­mi için ise şeftali suyudur. Turunçgillerin suyu bebekte gaza neden olabi­leceği düşüncesiyle 6-9. aylardan sonra verilmelidir.

Pekmez: Pekmez meyvelerin genellikle üzüm sularının kaynatılarak yoğunlaştırılması ile elde edilir. Pekmez karbonhidrat (glukoz ve fruktoz), demir, potasyum ve kalsiyumdan zengindir. İki yemek kaşığı pekmezde (20 g) 2 mg demir ve 80 mg kalsiyum bulunmaktadır. Az miktarlarda karo­tenoidler, flavonoidler ve B grubu vitaminleri içerir.

0-1 Yaş Döneminde Sakıncalı Besinler
Çay, bitki çayları, bal, bakla gibi besinlerin süt çocukluğu döneminde verilmesi uygun değildir.
Çay: Çay, süt çocukları ve küçük çocuklara önerilmez. İçeriğinde tanin olması, demir ve diğer mineralleri bağlayıcı özelliğinden dolayı demir ek­sikliğine, içine eklenen şeker ise iştahsızlığa ve diş çürümelerine neden olur.
Bitki Çayları: Papatya çayı, yeşil çay v.s bitki çaylarının da demir emi­limini azaltıcı etkisi vardır. Aynı zamanda bazı farmakolojik ajanlar içeren bitki çaylarının, süt çocukları ve küçük çocuklar için güvenilirliği konusun­da yeterli bilimsel araştırma yoktur.
Bal: Bal fruktoz (%41), glukoz (%41) ve suyun (%18) bileşiminden oluş­maktadır. Clostridium botulinum sporlarını içerebilmesi nedeni ile botulizm riski taşır. Süt çocuklarının mide asidi düzeyi düşük olduğundan bu spor­ları öldüremez, bu nedenle bir yaşından küçük çocuklara bal önerilmez.
Şeker: Şeker pancarından elde edilen bir besindir. Şeker pancarı % 16-20 arasında sukroz (glukoz ve fruktoz) içermektedir. Şeker vücuda enerji sağlar, başka bir besin değeri bulunmamaktadır. Boş enerji kaynağı olduğu için bebek beslenmesinde şeker yerine pekmez veya süt şekeri laktozun kullanılması daha doğru bir yaklaşımdır. Ayrıca çocuklarda fazla tüketilmesi iştahsızlığa ve diş çürüklerine, ileriye dönük hatalı beslenme davranışlarının gelişmesine ve dolayısıyla şişmanlığa neden olmaktadır.
Bakla: Toksinli baklanın neden olduğu zehirlenme anemi, hemoglobi­nüri ve yüksek ateşle karakterizedir. Toksinli bakla yenildikten 24-48 saat sonra etkisi görülür. Zehirlenme taze çiğ baklanın yenmesi ile olur. Bakla pişirildiği zaman toksinin etkisi kalmaz. Favizme neden olabileceği düşü­nüldüğünden süt çocukluğu döneminde bakla önerilmez.


Aylara Göre Verilmesi Önerilen Tamamlayıcı Besinler

0. ay SADECE ANNE SÜTÜ
(Bebeğin aylara göre büyümesi izlenmelidir)

6. ay
Anne sütüne devam
Yoğurt
Meyve suyu, sebze suyu ve püresi
Pekmez
Şekersiz muhallebi (süt + pirinç unu)
Yumurta sarısı (1/4 oranında)
Besinlerin hazırlanmasında inek sütü küçük miktarlarda kullanıla­bilir.

7. ay
Anne sütüne devam
Yoğurt
Meyve suyu, sebze suyu
Pekmez
Pirinç unu, pirinç
Yumurta sarısı (tam)
Et (balık, tavuk etleri ve kırmızı et)
Bitkisel yağlar
Sebze püre veya sebze çorba

8. ay
Anne sütüne devam
Yoğurt
Meyve suyu, sebze suyu
Pekmez
Et (balık, tavuk etleri ve kırmızı et), kuzu veya tavuk karaciğeri
Bitkisel yağlar
İyi ezilmiş ev yemekleri (kıymalı ve sebzeli)
Tam yumurta veya pastörize peynir
Tahıl – kırmızı mercimek, kurufasulye, nohut ezmeleri

12. ay
Anne sütüne devam
Yoğurt
Meyve veya taze sıkılmış meyve suyu, sebze suyu
Pekmez
Yumurta (tam) veya pastörize peynir
Aile sofrasına oturtulup kendi deneyimlerine göre seçim
(ev yemekleri, dolmalar, kıymalı sebze yemekleri, tarhana,
mercimek, unlu ve yoğurtlu çorbalar, makarna, pilav vs)


Tamamlayıcı Besinlere Başlarken Dikkat Edilecek Noktalar
Ailenin sosyoekonomik ve kültürel durumu (anne-baba-çocuk ilişkisi) göz önüne alınmalıdır. Gelişimi normal ve sadece anne sütü alan bebeklerde, altı aydan önce tamamlayıcı besinlere başlanmamalıdır. Çocuk altı aylık iken tamamlayıcı besinlerden elde edilen enerji top­lam enerjinin % 50’sini aşmamalıdır. Gluten içeren tahıllı besinler altı aydan önce verilmemelidir, altı ay­dan sonra verilmesi uygundur. Allerji öyküsü olan ailelerin çocuklarına yumurta, balık, domates, çilek gibi allerjen olma olasılığı olan besinler aile öyküsüne göre başlanabilir. Besin alerjisi öyküsü olan bebeklerde yumurta, fındık, fıstık, balık ve soyalı besinlere 12. aydan önce başlanmamalıdır. Botulismustan korunmak için 12. aydan önce bal verilmemelidir. Tamamlayıcı beslenmede öğün sayısı, bebeğin yaşına ve anne sü­tünden yararlama miktarına göre ayarlanmalıdır. Emzirme devam ederken, altıncı ayda küçük miktarlarda tamamlayıcı besinlere başlanmalı ve çocuk büyüdükçe besin miktarı artırılmalıdır. Tamamlayıcı besinlerin kıvamı, süt çocuğunun gereksinimine ve mo­tor gelişimine uygun olarak, bebek büyüdükçe dereceli olarak artırılmalı­dır. Anne sütüne ek olarak günlük beslenme planı içinde tamamlayıcı besinlerle; 6-8 ayda 200 kalori /gün 9-11 ayda 300 kalori/gün yda 500 kalori/gün olarak önerilmelidir.
Örnek:bir kase yoğurt + bir yumurta + bir kase sebze çorba yaklaşık 200 kalori vermektedir.